ALLAH’IN VAADİ: Hz. İsa (as) Yeryüzüne Tekrar Dönecektir
Alemler üzerine seçilip, örnek kılınan elçilerin
hayatları, yaşadıkları olaylar, karşılaştıkları zorluklar, giriştikleri
büyük mücadeleler tüm insanlar için önemli mesajlar ve dersler içerir.
Kuran’da Allah’ın, hayatıyla, mücadelesiyle, ahlakıyla insanlara örnek
gösterdiği peygamberlerden biri de Hz. İsa (as)’dır.
|
Hz. İsa (as)’ın doğumu, hayatı ve Allah Katına
alınması, Rabbimiz’in takdiriyle, hep mucizevi şekillerde gerçekleşmiş,
bu mübarek peygamberin mucizevi hayatı Kuran’da ayrıntılı olarak haber
verilmiştir. Allah Kuran’da birçok peygamberin kıssalarını bizlere
bildirmektedir. Ancak Hz. İsa (as) çeşitli yönleriyle diğer
peygamberlerden farklı bir konuma sahiptir. Allah’ın üstün ilimlerle
desteklediği bu değerli kulu, Allah’ın lütfuyla, daha beşikteyken
konuşmuş, ve yine Allah’ın lütfuyla, dünyada kaldığı süre içerisinde
çevresindeki insanlara büyük mucizeler göstermiştir. Onun bu özel
durumunun diğer bir delili de, Allah Katına alınışı ve tekrar dünyaya
gönderileceğinin Kuran’da bildirilmiş olmasıdır.
Kuran’da inkar edenlerin Hz. İsa (as)’ı öldürmek
amacıyla bir tuzak kurdukları haber verilir. Rivayetlere göre Hz. İsa
(as)’ın yanındakilerden birisinin ihanet etmesi vesilesiyle, Allah’ın
elçisini tutuklayıp Romalılara teslim etmek istemişlerdir. Bu tuzağın
sonu ise Kuran’da şöyle bildirilmiştir.
Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir
düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran
Suresi, 54)
Ayette de bildirildiği gibi, Hz. İsa (as)’ı öldürmek
için harekete geçilmiş, tuzak kurulmuştur. Ancak onlar Hz. İsa (as)’ı
öldürmeyi başaramamışlar, onun bir benzerini, Hz. İsa (as) zannederek
öldürmüşlerdir. Allah, Hz. İsa (as)’ı diri olarak Kendi Katına
yükselterek, hazırlanan tuzağı boşa çıkarmıştır:
Ve: “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten
öldürdük” demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu
öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi.
Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe
içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir
bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Hayır; Allah onu
Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Nisa Suresi, 157-158)
Romalıların Hz. İsa (as)’ı çarmıha gererek
öldürdükleri yanılgısı Hıristiyanlar arasında yaygındır. Bu yanlış
bilgiye göre, Hz. İsa (as)’ı tutuklayan Romalılar onu çarmıha gererek
öldürmüşlerdir. Tarihte bazı Hıristiyan mezhepleri (örneğin Docetism)
bunu reddetmişse de, günümüzde Hıristiyan aleminin neredeyse tamamı
olayı bu şekilde kabul etmekte, fakat Hz. İsa (as)’ın öldükten sonra
dirilerek göğe yükseldiğine inanmaktadır. Ancak Kuran ayetlerinde, Hz.
İsa (as)’ın ölmediği ve öldürülmediği, insanlara onun bir benzerinin
gösterildiği, Hz. İsa (as)’ın diri olarak Allah Katına yükseltildiği
bildirilmektedir:
|
Ve: “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı
gerçekten öldürdük” (katelna) demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir
ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler (ma katelehu) ve onu asmadılar (ma
salebe). Ama onlara (onun) benzeri gösterildi (şubbihe). Gerçekten onun
hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların
bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin
olarak öldürmediler (ma katelehu). (Nisa Suresi, 157)
Aynı ayetin devamında Hz. İsa (as)’ın ölmediği şu şekilde bildirilmektedir:Hayır; Allah onu Kendine yükseltti (refea). Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)
Ayette bildirilen gerçek açıktır. Hz. İsa (as)’ı kendilerince öldürmeye kalkışan Romalılar, bunda başarılı olamamışlardır. Ayette geçen “…Ama onlara (onun) benzeri gösterildi…” ifadesi bu durumu açıkça haber vermektedir.
Allah insanlara Hz. İsa (as)’ın bir benzerini göstermiş ve Hz. İsa (as)’ı inkarcıların kurduğu tuzaktan koruyarak Kendi Katına yükseltmiştir. Ayrıca Rabbimiz, bu iddiada bulunanların gerçeğe dair bir bilgileri olmadığını da bildirmiştir.
Kuran’da Hz. İsa (as)’ın Allah Katına Yükselişi
Peygamberlerin ölümlerinin aktarıldığı kıssalarda
geçen kelimelerle, Hz. İsa (as)’ın Allah Katına alınışının anlatıldığı
ayetlerin incelenmesi, Hz. İsa (as)’ın durumuyla ilgili önemli bir
gerçeği ortaya çıkarmaktadır: Hz. İsa (as) diğer peygamberler gibi vefat
etmemiş ya da inkar edenler tarafından öldürülmemiş, Rabbimiz onu Kendi
Katına yükseltmiştir. Bu bölümde Hz. İsa (as)’ın ve diğer
peygamberlerin ölümlerini ifade eden kelimelerin Arapça karşılıklarını
ve Kuran ayetlerinde ne şekilde kullanıldıklarını inceleyeceğiz.
Kuran’da peygamberlerin ölmesi veya öldürülmesiyle
ilgili olarak kullanılan kelimeler ileride daha detaylı göreceğimiz gibi
“katele (öldürmek), mate (ölmek), haleke (helak olmak), salebe (asmak)”
ya da birkaç özel kelimedir. Oysa Hz. İsa için, Kuran’da çok açık bir
şekilde, “Onu öldürmediler (ma katelehu) ve asmadılar (ma salebuhu)”
ifadesi kullanılarak hiçbir öldürme şekliyle öldürülmediği
bildirilmiştir. Allah ayetlerde insanlara Hz. İsa (as)’ın bir benzerinin
gösterildiğini ve onun Kendi Katına yükseltildiğini bildirmektedir. Bu
gerçek Al-i İmran Suresi’nde şu şekilde haber verilir:
Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa doğrusu seni
Ben vefat ettireceğim (müteveffiyke), seni Kendime yükselteceğim
(rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim…” (Al-i İmran
Suresi, 55)
Kuran’da ölüm anlamı içeren kelimelerin ve Al-i İmran Suresi’nde geçen “vefat ettirme” kelimesinin kullanım şekilleri şöyledir:
Teveffa: Vefat Ettirme
Ayette geçen “vefat” kelimesinin karşılığı Türkçe’de
kullanılan ölme anlamından farklı anlamlara gelmektedir. Ayetlerin
Arapça karşılıklarının incelenmesi, Hz. İsa (as)’ın bildiğimiz manada
ölmediğini açıkça ortaya koyar. Maide Suresi’nin 117. ayetinde ölüm
olayı şu şekilde aktarılır:
“Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi
söylemedim. (O da şuydu:) ‘Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan
Allah’a kulluk edin.’ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların
üzerinde bir şahidim. Beni vefat ettirdiğinde (teveffeyteni),
üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın.”
Bu ayetlerde geçen ve Türkçe meallerde öldürme ya da
vefat ettirme olarak çevrilen kelime Arapça’da “teveffa” kökünden
türemiştir ve bu kelime ölüm manasına değil, “canın alınması” manasına
gelmektedir. İnsanın canının alınmasının ise her zaman ölüm anlamına
gelmediğini Allah Kuran’da bizlere bildirmektedir. Örneğin “teveffa”
kelimesinin geçtiği bir ayette insanın ölümünden değil, uykudaki
halinden bahsedilmektedir:
Sizi geceleyin vefat ettiren (teveffakum) ve gündüzün
“güç yetirip etkilemekte olduklarınızı” bilen, sonra adı konulmuş ecel
doluncaya kadar onda sizi dirilten O’dur… (Enam Suresi, 60)
Bu ayette “vefat ettirme” olarak tercüme edilen
kelime ile, Al-i İmran Suresi’nin 55. ayetinde geçen kelime aynıdır,
yani her iki ayette de “teveffa” kelimesi geçmektedir. İnsanın, gece
içinde bulunduğu durum ölüm olmadığına göre yukarıdaki ayette geçen
“teveffakum” kelimesinin ölümü kastetmediği, doğru tercümenin “geceleyin
canlarınızı alan” şeklinde olması gerektiği açıktır. Aşağıdaki ayette
ise aynı kelime şu şekilde geçmektedir:
Allah, ölecekleri (mevt) zaman canlarını alır
(teveffa); ölmeyeni de uykusunda (canını alır) (lem temut). Böylece,
kendisi hakkında ölüm kararı (el mevte) verilmiş olanı tutar, öbürüsünü
ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir… (Zümer Suresi, 42)
Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah uyuyan insanın
canını almaktadır, ama hakkında ölüm kararı verilmemiş olanı eceli
gelinceye kadar tekrar salıvermektedir. Bu haliyle insan bildiğimiz
manada ölmüş olmaz. Yalnızca geçici bir süre için ruhu bedeninden
ayrılmış farklı bir boyuta girmiş olur. Allah uyanacağı zaman insanın
ruhunu bedenine iade eder.
Uykunun bir tür vefat olarak değerlendirildiğini,
ancak bununla biyolojik ölümün kast edilmediğini gösteren örneklerden
biri de Peygamber Efendimiz (sav)’in uykusundan kalktığı zaman “Bizi
öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun” dediğini bildiren hadis-i
şeriftir. (Buhari, Kitabu’d Deavat 6312; İbni Sinni, Fi Amelli’l Yevm
ve’l Leyle, no. 647, 856, 857, 885; Muhammed Halil Herras; Hz. İsa
Gelecek mi?, Isparta 2002, s. 9) Hiç şüphesiz, Hz. Muhammed (sav) bu
hikmetli sözüyle, uyunduğu zaman biyolojik manada ölüm gerçekleştiğine
değil, uyuyan insanın bizim anladığımızdan farklı bir anlamda “canının
alındığına” dikkat çekmiştir. Ünlü İslam alimi ve müfessir İbn Kesir de,
Al-i İmran Suresi’nin tefsirini yaparken, diğer pek çok delil ile
birlikte söz konusu hadis-i şerifi kullanmıştır. İbn Kesir’in
tefsirinde, “vefea” kelimesinin uykuya işaret ettiği, aynı kelimenin
diğer ayetlerde ne şekilde yer aldığı gösterilerek açıklanır. Bu
açıklamaların ardından, İbn Kesir, İbn Ebu Hatim’den rivayet edilen bir
hadisi de kullanarak kanaatini şöyle ifade eder:
İbn Ebu Hatim diyor ki; “Bize babam… Hasan’dan rivayet etti ki, o, ‘Seni vefat ettireceğim…” ayeti hakkında şu açıklamada bulunmuştur: Burası, ‘Seni uyku ölümü ile öldüreceğim, yani uyutacağım‘
anlamındadır ki, Allah Teala Hz. İsa (as)’ı uykuda iken göğe
kaldırmıştır… Cenab-ı Hak, Hz. İsa (as)’ı şüphe götürmeyen bir gerçek
olarak, uyku ile vefat ettirdikten sonra göğe çekmiş ve o dönemde
kendisine eziyet eden Yahudilerin eziyetlerinden kurtarmıştır.1
————————————————————–
1. Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Prof. Dr. Süleyman Ateş, 2. cilt, s. 49-50Katele: Öldürmek
Kuran’da ölüm konusu anlatılırken genelde
kullanılan kelime Arapça’da “öldürmek” anlamına gelen “katele”
kelimesidir. Mümin Suresi’nde “katele” kelimesi şu şekilde
kullanılmaktadır:
Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim (aktul) de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın”… (Mümin Suresi, 26)
Ayette geçen “Musa’yı öldüreyim” ifadesinin Arapçası
“aktul Musa” şeklindedir. Bu kelime katele fiilinden türemiştir. Bir
diğer ayette ise aynı kelime şu şekilde kullanılmaktadır:
… Peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi (yaktulune)… (Bakara Suresi, 61)
Ayette geçen “öldürmelerindendi” kelimesinin Arapçası
“yaktulune” şeklindedir ve yine aynı şekilde katele kelimesinden
türemiştir. Ve tercümede de açıkça ifade edildiği gibi “öldürmek”
anlamına gelmektedir.
Aşağıda peygamberlerin ölümünü açıklayan bazı
ayetlerde “katele” fiilinin ne şekilde kullanıldığı belirtilmektedir.
Parantez içinde anlamları bildirilen tüm kelimelerin fiil kökleri
KATELE’dir:
… Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini (katlehum) yazacağız… (Al-i İmran Suresi, 181)
… De ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” (taktulune) (Bakara Suresi, 91)Allah’ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler (yaktulune) ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; (yaktulune)… (Al-i İmran Suresi, 21)
“Öldürün (uktulu) Yusuf’u veya onu bir yere atıp-bırakın…” (Yusuf Suresi, 9)
…”Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek (li yaktulu) konusunda aralarında görüşmektedirler…” (Kasas Suresi, 20)
Bunun üzerine kavminin (İbrahim’e) cevabı yalnızca: “Onu öldürün (uktuluhu) ya da yakın” demek oldu… (Ankebut Suresi, 24)
Haleke: Ölmek
Kuran’da öldürme fiili için kullanılan bir diğer
kelime ise “haleke” fiilidir. Haleke kelimesi ayetlerde “helak olmak,
ölmek” anlamlarında kullanılmaktadır. Örneğin Mümin Suresi’nin 34.
ayetinde şu şekilde geçmektedir:
… Sonunda o, vefat edince, (haleke) demiştiniz ki; “Allah, ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez… (Mümin Suresi, 34)
Ayette, Türkçeye “vefat edince” olarak çevrilen ifadenin Arapçası “iza heleke” şeklindedir ve bu kelimenin anlamı da ölmektir.
El Mevte: Ölüm
Kuran’da peygamberlerin ölümüyle ilgili olarak
kullanılan bir diğer kelime ise “el mevte” kelimesidir. Mate kelimesi
ayetlerde “ölmek” anlamında kullanılmaktadır. Bunlardan biri Sebe
Suresi’nde Hz. Süleyman ile ilgili olarak bildirilmektedir:
Böylece onun (Süleyman’ın) ölümüne (el mevte) karar
verdiğimiz zaman, ölümünü (mevtihi), onlara, asasını yemekte olan bir
ağaç kurdundan başkası haber vermedi… (Sebe Suresi, 14)
Aynı kökenden gelen bir diğer kullanım ise Hz. Yahya’ya yönelik olarak kullanılmaktadır:
Ona selam olsun; doğduğu gün, öleceği gün (yemutu) ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de. (Meryem Suresi, 15)
Bu ayette “öleceği” şeklinde çevrilen kelimenin
Arapçası “yemutu” kelimesidir. Aynı kelime Hz. Yakub’un ölümü ile ilgili
ayetlerde de geçmektedir. Bakara Suresi’nde şu şekilde kullanılır:
Yoksa siz, Yakub’un ölüm anında (el mevte) orada şahidler miydiniz?.. (Bakara Suresi, 133)
Bu ayette geçen “el mevte” kelimesi de yine aynı kökten gelmekte ve ölüm anlamı taşımaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ile ilgili bir ayette ise “katele” ve “mate” fiilleri aynı anda kullanılmaktadır:
Muhammed, yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice
elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi o ölürse (mate) ya da öldürülürse,
(kutile) siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz?…
(Al-i İmran Suresi, 144)
Mate (ölmek) kökünden gelen mevt kelimesi, yine peygamber ölümlerinin anlatıldığı başka ayetlerde de geçmektedir:
… Dedi ki: “Keşke bundan önce ölseydim de (mittu), hafızalardan silinip unutuluverseydim.” (Meryem Suresi, 23)
Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü (el hulde) vermedik; şimdi sen
ölürsen (mitte) onlar ölümsüz mü kalacaklar? (Enbiya Suresi, 34)“Beni öldürecek (yumituni), sonra diriltecek olan da O’dur.” (Şuara Suresi, 81)
Halid: Ölümsüz
Ayetlerde yer alıp, doğrudan ölmek ya da öldürmek
fiilini değil, ancak ölümsüzlüğü ifade eden bir başka kelime ise “halid”
kelimesidir. Halid kelimesinin anlamı kalıcı olmak, bekası devam etmek
şeklindedir. Enbiya Suresi’nde “halid” kelimesi şu şekilde
kullanılmıştır:
Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz (halidiyne) değillerdi.
(Enbiya Suresi, 8)
(Enbiya Suresi, 8)
Salebe: Asmak
Kuran’da peygamberlerin ölümleri anlatılırken
kullanılan kelimelerden biri de salebe (asmak) fiilidir. Salebe fiili
“asmak, çarmıha germek ve idam etmek” gibi anlamlara gelmektedir. Bu
fiil bazı ayetlerde şu şekilde kullanılmaktadır:
… Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar (ma salebu) … (Nisa Suresi, 157)
… Biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak (yuslebi)… (Yusuf Suresi, 41)… Ancak öldürülmeleri asılmaları (yusallebu)… (Maide Suresi, 33)
Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim. (usallibennekum) (Araf Suresi, 124)
Ayetlerde de görüldüğü gibi Hz. İsa (as)’ın vefatıyla
diğer peygamberlerin ölümlerinin aktarıldığı ayetler birbirinden çok
farklı kelimelerle ifade edilmektedir. Allah Kuran ayetlerinde Hz. İsa
(as)’ın öldürülmediğini, asılmadığını, insanlara onun bir benzerinin
gösterildiğini, onu vefat ettirdiğini (yani uykudaki gibi canını
aldığını) ve Kendi Katına yükselttiğini bildirmiştir. Hz. İsa (as) için
“canını almak” anlamına gelen “vefea” fiili kullanılırken, diğer
peygamberler için normal ölümü ifade eden “katele” ya da “mevt” gibi
ifadeler kullanılmaktadır. Bu bilgiler ise bize, Hz. İsa (as)’ın Allah
Katında diri olduğunu ve yeryüzüne yeniden geleceğini bir kez daha
göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder