HZ. İSA (AS)’IN YERYÜZÜNE İKİNCİ KEZ GELİŞİNE KUR’AN DAN DELİLLER
I. Delil
“… sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim…”
Hz. İsa’nın ikinci kez yeryüzüne geleceğine dair işaretler taşıyan ayetlerden ilki Al-i İmran Suresi’nin 55. ayetidir:
Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa, doğrusu seni
Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar
edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara
sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır,
hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim. (Al-i
İmran Suresi, 55)
Allah kıyamete kadar inkar edenlere üstün gelen ve
Hz. İsa’ya gerçekten tabi olan bir grubun varlığından söz etmektedir.
Hz. İsa hayatta iken ona uyanların sayısı çok azdı. Ve onun Allah Katına
yükselişinin ardından da hızla dinde dejenerasyon başladı. Sonraki iki
yüzyıl boyunca da, Hz. İsa’ya iman edenler (İseviler) şiddetli baskılara
maruz kaldılar. Üstelik İsevilerin hiçbir siyasi gücü de
bulunmamaktaydı. Bu durumda geçmişte yaşayan Hıristiyanların, inkar
edenlere üstün geldiklerini ve bu ayetin onlara baktığını söyleyemeyiz.
Günümüzde ise Hıristiyanlığın özünden uzaklaştığını,
Hz. İsa’nın anlattığı hak dinden farklı bir dine dönüştüğünü görürüz.
Hıristiyanların çoğu arasında Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu
şeklindeki (Allah’ı tenzih ederiz) sapkın inanç benimsenmiş ve teslis
inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) asırlar önce kabul edilmiştir.
Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış olan günümüz
Hıristiyanlarını da Hz. İsa’ya uyanlar olarak kabul edemeyiz, çünkü
Allah, Kuran’ın birçok ayetinde “üçleme”ye inananların inkar içerisinde
olduklarını bildirmiştir:
Andolsun, “Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah’tan başka İlah yoktur… (Maide Suresi, 73)
Bu durumda “sana uyanları kıyamete kadar inkara
sapanların üstüne geçireceğim” ifadesi açık bir işaret taşımaktadır. Hz.
İsa’ya uyan ve kıyamete kadar yaşayacak olan bir topluluk olması
gerekmektedir. Böyle bir topluluk, kuşkusuz Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar
gelişiyle ortaya çıkacaktır. Ve tekrar dünyaya gelişi sırasında bu
kutlu insana tabi olanlar, kıyamete kadar inkar edenlere üstün
kılınacaktır.
Ayrıca ayetin sonunda geçen “…Sonra dönüşünüz
Banadır…” ifadesi de dikkat çekicidir. Allah Hz. İsa (as)’a uyanları
kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğini haber verdikten
sonra Hz. İsa (as) da dahil olmak üzere tümünün kendisine döneceğini
bildirmektedir. “Allah’a dönmeleri” ölmeleri olarak anlaşılmaktadır. Bu
da, Hz. İsa (as)’ın da kıyamete yakın dönemde yeryüzüne tekrar geldikten
sonra ölümünün gerçekleşeceğine bir işarettir.
“… ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur…”
Nisa Suresi’nin 156-158. ayetlerinin arkasından Allah, 159. ayette şöyle buyurmaktadır:
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona
inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit
olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Yukarıdaki ayette yer alan “ölmeden önce ona
inanmayacak kimse yoktur” ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bu cümlenin
Arapça karşılığı şu şekildedir: “… ve in min ehlil kitabi illa
leyüminenne bihi kable mevtihi”
Burada bazı tefsirciler “o” zamirinin Hz. İsa (as)
yerine Kuran’a baktığını düşünmüşler ve ayete Kitap Ehlinin ölmeden
Kuran’a iman edeceği şeklinde bir yorumda bulunmuşlardır. Oysa bu ayet
öncesindeki iki ayette de “o” zamiri tartışmasız bir biçimde Hz. İsa
(as) için kullanılmıştır:
Nisa Suresi, 157. ayet:
Ve: “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı
gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza
verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun)
benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin
bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin
hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.
Nisa Suresi, 158. ayet:
Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan
“o” zamirinin Hz. İsa (as)’dan başka bir varlığı kastettiğinin hiçbir
delili yoktur.
Nisa Suresi, 159. ayet:
Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır.
Diğer taraftan ayetin ikinci cümlesinde yer alan
“Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır” ifadesi de oldukça
önemlidir. Kuran’da kıyamet günü insanın dilinin, ellerinin ve
ayaklarının (Nur Suresi, 24, Yasin Suresi, 65), işitme, görme
duyularının ve derilerinin (Fussilet Suresi, 20-23) kendi aleyhlerine
şahitlik edecekleri bildirilmektedir. Kuran’ın şahitliği ile ilgili ise
hiçbir ayet yoktur. İlk cümlenin -cümle yapısı olarak veya ayetlerin ardarda gelişi açısından herhangi bir delil bulunmamasına rağmen-
“Kuran”ı ifade ettiği kabul edilirse, ikinci cümlede yer alan “o”
zamirinin de Kuran’a işaret ettiği iddia edilmiş olur. Oysa Allah
Kuran’da bizlere bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi vermemiştir.
Bununla birlikte, bir önceki ayette bildirilen “
Allah onu Kendine yükseltti” ifadesi de, bu ayette işaret edilenin Kuran
olmadığını bir kez daha göstermektedir. Kuran 1400 yıldır iman edenlere
hidayet rehberidir ve Allah Katına yükseltilmemiştir. Allah Katına
yükseltilen Hz. İsa (as)’dır. Bu da ayette haber verilen şahitiliğin,
Hz. İsa (as)’ın Kitap Ehli için yapacağı şahitlik olduğunu, ayette “o”
zamiri ile Kuran’a işaret edilmediğini gösteren bir başka delildir.
Kuran ayetlerine baktığımızda aynı zamirin, Kuran’a
işaret ettiği durumlarda, (Tarık Suresi, 13, Tekvir Suresi, 19, Neml
Suresi, 77 ve Şuara Suresi, 192-196′da olduğu gibi) ayetin öncesinde ya
da sonrasında mutlaka Kuran’dan bahsedildiğini görürüz. Ayetin
öncesinde, sonrasında veya ayetin içinde Kuran’dan bahsedilmiyorsa, bu
ayetin Kuran’ı tarif ettiğini söylemek yanlış olabilir. Ayet çok açık
bir biçimde Hz. İsa (as)’a inanılmasından ve onun inananlara şahit
olmasından bahsetmektedir.
Ayetin manası hakkında belirteceğimiz ikinci nokta
ise “ölümünden önce” ifadesinin yorumu ile ilgilidir. Bazıları bu
ifadenin “Kitap Ehlinin kendi ölümlerinden önce” inanması anlamında
olduğunu düşünmektedirler. Bu yoruma göre Kitap Ehlinden olan her kişi
kendisine ölüm gelmeden Hz. İsa (as)’a mutlaka iman edecektir. Oysa
Arapça dilbilgisi, bu iddianın doğru olmadığını göstermektedir.
Kuran’da Kitap Ehli ile ilgili tüm ayetlerde,
çoğulluğu ifade eden “hum” eki kullanılmıştır. (Beyyine Suresi, 1 ve 6;
Hadid Suresi, 29; Haşr Suresi 2′de olduğu gibi.) Bu ayette ise tekilliği
ifade eden “h” eki kullanılmıştır. Bu durumda, ayette haber verilen,
Hz. İsa (as)’ın ölümünden yani yeryüzüne ikinci kez gelip biyolojik
olarak ölümünden- önce Kitap Ehli’nin kendisine inanacağıdır. (En
doğrusunu Allah bilir.)
Ayrıca Hz. İsa (as) döneminde Kitap Ehli
tanımlamasına dahil olan Yahudiler ona iman etmemişlerdir. Aynı durum
bugünkü Yahudiler için de geçerlidir, çünkü onlar Hz. İsa (as)’ı
peygamber olarak kabul etmemektedirler. Bugüne kadar Hz. İsa (as)’a iman
etmemiş milyonlarca Ehli Kitap Yahudi yaşamış ve Hz. İsa (as)’a iman
etmeden ölmüştür. Dolayısıyla ayette söz konusu olan Kitap Ehlinin
değil, Hz. İsa (as)’ın ölümüdür. Sonuç olarak, ayetlerin bizlere
gösterdiği gerçek ise şudur: “Hz. İsa (as) ölmeden önce tüm Ehli Kitap
ona iman edecektir.”
Ayet gerçek manasıyla ele alındığında ise çok açık gerçeklerle karşılaşırız.
Birincisi, ayette gelecekten bahsedildiği açıktır,
çünkü Hz. İsa (as)’ın ölümü söz konusudur. Oysa o ölmemiş Allah Katına
yükselmiştir. Hz. İsa (as) dünyaya yeniden gelecek ve her insan gibi
yaşayıp ölecektir. İkincisi Hz. İsa (as)’a tüm Ehli Kitabın iman etmesi
söz konusudur. Bu da henüz gerçekleşmemiş ancak kesin olarak
gerçekleşeceği bildirilen bir olaydır. Dolayısıyla buradaki “ölümünden
önce” ifadesinin işaret ettiği kişi Hz. İsa (as)’dır. Kitap Ehli onu
görüp bilecek, ona yaşarken ilerleyen satırlarda detaylı olarak
anlatılacağı gibi Müslüman olarak itaat edecek ve Hz. İsa (as) da
onların durumlarıyla ilgili ahirette şahitlik edecektir.
III. delil
“Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir…”
Hz. İsa (as)’ın yeniden yeryüzüne döneceği ile ilgili bir başka ayet
de Zuhruf Suresi’nin 61. ayetidir. Bu surenin 57. ayetinden itibaren Hz.
İsa (as)’dan bahsedilir:
Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin
kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar. Dediler
ki: “Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?” Onu yalnızca bir
tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar ‘tartışmacı ve
düşman’ bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve
onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık,
elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize
geçenler) olurlardı. (Zuhruf Suresi, 57-60)
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa (as)’ın kıyamet saati için bir ilim olduğu belirtilmektedir:
Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir.
Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol
budur. (Zuhruf Suresi, 61)
Bu ayetin Hz. İsa (as)’ın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir
işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa (as), Kuran’ın
indirilişinden yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk
hayatını “kıyamet saati için bir bilgi” yani bir kıyamet alameti olarak
anlayamayız. Ayetin işaret ettiği anlam, Hz. İsa (as)’ın, ahir zamanda,
yani kıyametten önceki son zaman diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve
bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır.
Bu ayette geçen “O, kıyamet saati için bir ilimdir” ifadesinin Arapça karşılığı şu şekildedir: “İnnehu le ilmun lissaati.”
Bu ifadede yer alan “hu” zamirinin “Kuran”a işaret
ettiğini söyleyenler vardır. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi Kuran
için “hu” yani “o” zamiri kullanıldığında mutlaka ayetin öncesinde veya
sonrasında veya ayetin içinde Kuran’ı anlatan başka ifadeler de
bulunmaktadır. Başka bir konu içinde “hu” zamiri ile Kuran’dan
bahsedilmez. Ayrıca bu ayetin öncesindeki ayete bakıldığında, orada da
açıkça Hz. İsa (as) kastedilerek o zamiri kullanıldığı görülecektir:
“O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık.” (Zuhruf Suresi, 59)
Bu zamirin Kuran’a işaret ettiğini söyleyenler ise
ayetin devamında geçen “Ondan kuşkulanmayın, bana uyun” ifadesini delil
olarak gösterirler. Ancak bu ifadenin öncesindeki ayetler tamamen Hz.
İsa (as) ‘dan bahsetmektedir. Bu nedenle “hu” zamirinin bir önceki
ayetlerle ilgili olması ve Hz. İsa (as)’ı anlatması daha uygundur.
Nitekim büyük İslam alimleri de bu zamiri gerek ayetlere gerekse sahih
hadislere dayanarak Hz. İsa (as) olarak açıklamaktadırlar. Elmalılı
Hamdi Yazır’ın tefsirinde bu konu şu şekilde açıklanmaktadır:
“Muhakkak ki o saat için
bir ilimdir de -saatin geleceğini ölülerin dirilip, kıyam edeceğini
bildiren bir delil ve alamettir. Çünkü İsa gerek zuhuru ve gerek emvati
ihya (ölüleri diriltme) mucizesi ve gerek emvatın kıyamını (ölülerin
kalkışını) haber vermesi itibarıyla kıyametin vaki olacağına bir delil
olduğu gibi hadiste varid olduğuna göre eşratı saattendir (kıyamet
alametidir).”1
IV. delil
“… Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek…”
Hz. İsa (as)’ın ikinci gelişini haber veren başka ayetler de şöyledir:
Hani Melekler, dediler ki: “Meryem, doğrusu Allah
Kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa
Mesih’tir. O, dünyada ve ahirette ‘seçkin, onurlu, saygındır’ ve
(Allah’a) yakın kılınanlardandır. Beşikte de, yetişkinliğinde de
insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir. “Rabbim, bana bir beşer
dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?” dedi. (Fakat) Allah neyi
dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona “ol” der,
o da hemen oluverir. Ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i
öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 45-48)
Ayette, Allah’ın Hz. İsa (as)’a, Tevrat’ı, İncil’i ve
bir de “Kitab’ı” öğreteceği haber verilmektedir. Bu kitabın hangi kitap
olduğu kuşkusuz önemlidir. Aynı ifade Maide Suresi’nin 110. ayetinde de
yer almaktadır:
Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa, sana ve
annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu’l-Kudüs ile destekledim,
beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı,
hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim…” (Maide Suresi, 110)
Her iki ayette de geçen “Kitap” ifadesini
incelediğimizde, bunun Kuran’a işaret ettiğini görürüz. Ayetlerde Tevrat
ve İncil dışında gönderilen son hak kitabın Kuran olduğu
bildirilmektedir. (Hz. Davud’a verilen Zebur da Eski Ahit’in içindedir)
Bunun yanında, Kuran’ın başka ayetlerinde, “Kitap” kelimesi, İncil ve
Tevrat’ın yanında Kuran’ı ifade etmek için kullanılmıştır:
Allah… O’ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O,
sana Kitab’ı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O,
Tevrat ve İncil’i de indirmişti. (Al-i İmran Suresi, 2-3)
Kitap kelimesinin Kuran’a işaret ettiği başka ayetler de şu şekildedir:
Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan
bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih
istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık
Allah’ın laneti kafirlerin üzerinedir. (Bakara Suresi, 89)
Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi
arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi
bildirecek bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi, 151)
Bu durumda, Hz. İsa (as)’a öğretilecek olan üçüncü
“Kitab”ın Kuran olduğunu ve bunun da ancak Hz. İsa (as)’ın ahir zamanda
dünyaya dönüşünde mümkün olabileceği açıkça görülmektedir. Çünkü Hz.
İsa (as) Kuran’ın indirilmesinden yaklaşık 600 sene önce yaşamıştı.
İlerleyen bölümlerde detaylı olarak göreceğimiz gibi, Peygamber
Efendimiz (sav)’in hadislerinde Hz. İsa (as)’ın dünyaya ikinci kez
gelişinde İncil ile değil Kuran’la hükmedeceği bildirilmektedir. Bu da
ayetteki manaya tam olarak uygun düşmektedir.
V. Delil
“Şüphesiz, Allah Katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir…”
“Şüphesiz, Allah Katında İsa’nın durumu, Adem’in
durumu gibidir…” (Al-i İmran Suresi, 59) ayeti de Hz. İsa (as)’ın
dönüşüne işaret ediyor olabilir. Tefsir alimleri genellikle bu ayetin
her iki peygamberin de babasız olma özelliğine, Hz. Adem (as)’ın
Allah’ın “Ol” emriyle topraktan yaratılması ile Hz. İsa (as)’ın yine
“Ol” emriyle babasız doğmasına işaret ettiğine dikkat çekmişlerdir.
Ancak ayetin ikinci bir işareti daha olabilir. Hz. Adem cennetten nasıl
yeryüzüne indirildiyse, Hz. İsa (as) da ahir zamanda Allah’ın Katından
yeryüzüne indirilecek olabilir.
Görüldüğü gibi Hz. İsa (as)’ın yeryüzüne yeniden
döneceğine ilişkin olarak Kuran’da geçen ayetler çok açıktır. Kuran’da
diğer peygamberler için bunlara benzer ifadeler kullanılmamıştır. Ancak
tüm bu ifadeler, Hz. İsa (as) için kullanılmıştır. Bunun anlamı ise
oldukça açıktır.
VI. delil
“…doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün…”
Kuran’da Hz. İsa (as)’ın ölümünü ifade eden bir diğer ayet ise Meryem Suresi’nde şöyle haber verilmektedir:
“Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de.” (Meryem Suresi, 33)
Bu ayet Al-i İmran Suresi’nin 55. ayetiyle birlikte
incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran
Suresi’ndeki ayette Hz. İsa (as)’ın Allah Katına yükseltildiği ifade
edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi
verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi’nin 33. ayetinde Hz. İsa (as)’ın
öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa
(as)’ın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra vefat
etmesiyle mümkün olabilir.
VII. Delil
“… beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…”
Hz. İsa (as)’ın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil
ise Maide Suresi’nin 110. ayetinde ve Al-i İmran Suresi’nin 46. ayetinde
geçen “kehlen” kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:
“Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa, sana ve
annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu’l-Kudüs ile destekledim,
beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…”
(Maide Suresi, 110)
“Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir.” (Al-i İmran Suresi, 46)
Bu kelime Kuran’da sadece yukarıdaki iki ayette ve
sadece Hz. İsa (as) için kullanılmaktadır. Hz. İsa (as)’ın yetişkin
halini ifade etmek için kullanılan “kehlen” kelimesinin anlamı “otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse” şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla “35 yaş sonrası döneme işaret ediyor” şeklinde çevrilmektedir.
Hz. İsa (as)’ın genç bir yaş olan otuz
yaşının başlarında Allah Katına yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra
kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbni Abbas’tan rivayet edilen hadise
dayanan İslam alimleri, Hz. İsa (as)’ın yaşlılık döneminin, tekrar
dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa
(as)’ın nüzulüne dair bir delil olduğunu söylemektedirler.2
İslam alimlerinin bu yorumunun doğru olduğu, söz
konusu ayetler dikkatle incelendiğinde kolaylıkla anlaşılmaktadır. Kuran
ayetlerine bakıldığında bu ifadenin, yalnızca Hz. İsa (as) için
kullanıldığını görürüz. Tüm peygamberler insanlarla konuşup, onları dine
davet etmişlerdir. Hepsi de yetişkin yaşlarında tebliğ görevini yerine
getirmişlerdir. Ancak Kuran’da hiçbir peygamber için bu şekilde bir
ifade kullanılmamaktadır. Bu ifade sadece Hz. İsa (as) için ve mucizevi
bir durumu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Çünkü ayetlerde birbiri
ardından gelen “beşikte” ve “yetişkin iken” kelimeleri iki büyük
mucizevi zamana dikkat çekmektedirler.
Nitekim İmam Taberi, Taberi Tefsiri isimli eserinde bu ayetlerde geçen ifadeleri şu şekilde açıklamaktadır:
“Bu ifadeler (Maide
Suresi, 110), Hz. İsa (as)’ın ömrünü tamamlayıp yaşlılık döneminde
insanlarla konuşabilmesi için gökten ineceğine işaret etmektedir. Çünkü
o, genç yaştayken göğe kaldırılmıştı…
Bu ayette (Al-i İmran Suresi, 46), Hz. İsa
(as)’ın hayatta olduğuna delil vardır ve ehl-i sünnet de bu görüştedir.
Çünkü ayette, onun yaşlandığı zamanda da insanlarla konuşacağı ifade
edilmektedir. Yaşlanması da ancak, semadan yeryüzüne ineceği zamanda
olacaktır.”3
“Kehlen” kelimesinin açıklamaları da, Kuran’da yer alan diğer bilgiler gibi,
Hz. İsa (as)’ın tekrar yeryüzüne gelişine işaret
etmektedir. Tüm bu anlatılanlar Hz. İsa (as)’ın ahir zaman adı verilen
dönemde yeryüzüne tekrar geleceğini ve insanları hak din olan İslam’a
yönelteceğini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bu, Allah’ın iman edenlere
büyük bir müjdesi, rahmeti ve nimetidir. İman edenlerin sorumluluğu ise,
Hz. İsa (as)’ı en güzel şekilde savunup desteklemek ve onun insanları
çağırdığı Kuran ahlakını en doğru şekilde yaşamaktır.
Kuran Ayetlerinde Benzer Örnekler
Kuran ayetlerinde uzun süre ölü kaldıktan sonra
yeniden dirilme, yüzlerce yıl uykuda kalma gibi Hz. İsa’nın durumuyla
benzeyen bazı örnekler yer almaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Yüzyıl sonra diriltilen adam
Bu örneklerden biri, Bakara Suresi’nde anlatılan “yüz yıl ölü kaldığı” belirtilen bir kimsenin hayatına ilişkindir:
Ya da altı üstüne gelmiş ıssız duran bir şehre
uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: “Allah burasını ölümünden
sonra nasıl diriltecekmiş?” Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı
sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: “Ne kadar kaldın?” O: “Bir gün
veya bir günden az kaldım” dedi. (Allah ona:) “Hayır yüz yıl kaldın
böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış; eşeğine de bir
bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir.
Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz sonra da onlara et
giydiriyoruz?” dedi. O kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra
dedi ki: “(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah herşeye güç
yetirendir. (Bakara Suresi, 259)
Önceki sayfalarda belirttiğimiz gibi ayetlerde Hz.
İsa’nın canının alındığından bahsedilmemektedir. Yukarıda verdiğimiz
ayette ise tam bir ölüm (mevt) söz konusudur. Dolayısıyla kesin olarak
ölen bir insanın bile Allah’ın dilemesiyle bu dünyada tekrar
diriltildiği Kuran’da bildirilen bir gerçektir. Kuran’da buna benzer
başka olaylardan da örnekler verilmektedir.
Kehf Ehli’nin yıllar sonra uyandırılmaları
Konuya işaret eden diğer bir örnek ise Kehf Suresi’ndeki “Ashab-ı Kehf” kıssasındadır.
Allah’ın, yaşadıkları dönemin din karşıtı
hükümdarının zulmünden korunmak için mağaraya sığınan bir grup gençten
bahsettiği bu kıssada, onların uzun yıllar uyuduktan sonra tekrar
uyandırıldıkları anlatılmaktadır. Ayetler şöyledir:
O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki:
“Rabbimiz katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu
kolaylaştır (bizi başarılı kıl). Böylelikle mağarada yıllar yılı onların
kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 10-11)
Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar (derin bir uykuda)
uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri
de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın geri dönüp
onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı. Böylece, aralarında bir
sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir
sözcü dedi ki: “Ne kadar kaldınız?” Dediler ki: “Bir gün veya günün bir
(kaç saatlik) kısmı kadar kaldık.” Dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı
Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de,
hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak
oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.”(Kehf Suresi, 18-19)
Kuran’da gençlerin mağarada kaç yıl kaldıkları tam
olarak bildirilmez. Bunun için yıllar yılı tabiri kullanılır ki sürenin
çok kısa olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ayrıca kalış süresiyle ilgili
insanların tahmini de oldukça uzun bir süre olan 309 yıldır:
Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz
(yıl) daha kattılar. De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.
Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel
işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde
hiç kimseyi ortak kılmaz.” (Kehf Suresi, 25-26)
Elbette burada önemli olan sürenin kısa veya uzun
olması değildir. Üzerinde durduğumuz konu Allah’ın bazı insanları
dünyadaki bildiğimiz hayattan, uyutmak veya canlarını almak suretiyle
uzaklaştırdıktan sonra onları tekrar canlandırmasıdır. Tıpkı uykudan
uyanan insanlar gibi kişileri tekrar hayata döndürmesidir. Hz. İsa da bu
insanlardan biridir ve zamanı geldiğinde tekrar dünya üzerinde
yaşayacak, görevini yaptıktan sonra “Dedi ki: “Orada (dünyada)
yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız.” (Araf Suresi, 25)
ayetinin hükmü gereği her insan gibi dünyada ölecektir.
—————————————————–
1. Elmalılı Hamdi Yazır, http://www.kuranikerim.com/telmalili/zuhruf.htm2. Faslu’l-Makal fi Ref’I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi’d-Deccal, Muhammed Halil Herras, Mektebetü’s Sünne, Kahire, 1990, s. 20
3. Taberi Tefsiri, İmam Taberi, 2. cilt, s. 528; cilt 1, s. 247
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder